Hasan Barın
Yazıma başlamadan iki tane itirafım olacak.
İnsanların can verdiği, kanların aktığı, çocukların ağladığı, anasız babasız kaldığı, ana babaların evlatsız kaldığı şu duygusal dakikalarda;
bilgisayar karşısına geçip mekanikleşip, objejtif düşünce üretmek ızdırap verici. Ne varki bu ızdıraba katlanmak; sizleri de katlandığım bu ızdıraba
ortak etmek zorundayım.
İkincisi ise; Rusya'nın bu şekilde büyük çaplı bir saldırıyı beklemiyordum. Çevremdeki stratisyen dostlarda, tv'de takip ettiğim üst düzey görevlerde
çalışmış stratisyenlerde beklemiyordu. Ukrayna'dan bir diplomat, saldırıdan iki gün önce sahilde çekilmiş bir resmi gazeteciye gönderip, altına da şu notu düşmüş:
"Avrupa, savaş olacak diyor, bakın ruh halimiz bu hiç mi hiç inanmıyoruz"
Ukraynalı diplomat bile olanlara şaşırdı, bize ne oluyor ki!
Yazdım, tekrar yazıyorum, Rusya bu savaşı orta vadede kaybedecek ve hiçbirşey ne Putin'in ne de Rusya'nın istediği gibi olmayacak.
Bekleyeceğiz, göreceğiz.
Peki şu anki yaşadığımız durum niye böyle oldu!
"Amerikan Derin Devleti Trump ve Dünya'yı Oyuna Getirdi" adlı yazımı hatırlar mısınız bilmem. Bence, oradaki oyunun aynısı bu kez Putin için oynandı.
CIA ve Amerikan Derin Devleti gene mükemmel çalıştı.
"İt İti Isırmaz" ve "Ukrayna Rusya Krizi Analizi" adlı yazımda da belirtmiştim. Rusya ve arkasındaki Çin'in şeytanlaştırılarak, ekonomik olarak, Dünya siyaseti,
ortadoğu özellikle de Suriye ve Irak'taki Kürt Devleti politikaları gereği güçsüzleştirilerek pasifize edilmeleri gerekiyordu. Bu şekilde; onla iş tutanları dasaldırgan ülkeyle ortaksınız denilerek suçluluk duygusu psikolojisi enjekte ederek kendinden olmaya mecbur etmeyi planladılar.
Putin'in, şu ana kadar Rusya için yapmış olduğu bu kadar çabayı eski Sovyetler Birliği zamanındaki gücüne ulaştırarak; Lenin, Stalin hatta hatta Gorbaçov gibi Rus tarihinde anılmak istediğini de biliyorlardı. Bunun için ordusunu,ekonomisini hazırladığı da zaten ortadaydı.
En büyük zaafı buydu.
Rusya'nın eski Sovyet dönemi gücüne kavuşması falan hikayeydi.
Kendini büyük gören insanların, Dünya'ya büyüklüğünü ispat edip öldükten sonra bile ölümsüz kalma gibi hastalığı vardır. Putin'de bu hastalıktan muzadarip.
Aslında amacı, Sovyetler zamanındaki gücünü yakalama hikayesini satarak, kendi gücünü ispatlamak isteyerek ölümsüzleşmek olduğunu da biliyorlardı.
Putin, diğer seçimleri görüp göremeyeceği; görse bile seçimden çıkıp çıkmayacağı altmış dokuz yaşına gelmiş, ortalama biyolojik ölüm yaşına geldiğinden, acele etmeliydi.
Bu da bir kenara yazıldı.
Aynı zaman da benim ülkem ve ben bir numarayım algısını ispat için, "ilk aşıyı biz ürettik kızıma da uyguladım" diyecek kadar, en güncel konuda absürd bir örneklebile şov yapıp ön almak isteyen birisiydi.
Şov meraklısıydı, bu da kenara yazıldı.
Judo'da, satrançta bile yenilmesini sevmeyecek; Dünya liderlerini kapının önünde bekletecek, uzun uzun masalarda oturtan egolu birisiydi.
Bu kişilik eksikliklerine oynanacaktı. Öyle de yapıldı.
Tahrik edildi, zaaflar ve açıklıklar altın tepsi de gösterildi, yem gösterilip yapamazsın denildi.
Avrupa'mı?
Zaten Rusya'ya enerji açısından bağımlıydı ve Rusya'nın dibindeydi. Rusya'nın anladığı dilden konuşamayacak olduklarından Putin'i korkutamayacaklarını da
biliyorlardı. Hem böylece ABD olmadan, AB falan hikaye, siz bir hiçsiniz algısı verilerek ABD'nin imaj tazelenecekti.
Arkandayız denilip gaz verilerek Rusya'nın öne atılacak bir ülke lazımdı. Birkaç sene önce Türkiye denendi ama binlerce yıllık tecrübeye sahip Türk devlet aklını kandırmayı beceremedi. Ukrayna'ya arkandayız,
Nato'ya alınacaksınız, seni korunacağız dendi. Ukrayna'ya nasıl olsa arkam güçlü dedirterek, temkinli davranmak yerine Rusya'ya diklenmesi sağlandı.
Putin'in, egolu ve zaaflı kişiliğini kullanmak için mükemmel planlar dizesi..
Artık bundan sonra vurulan sivil yerleşim yerlerini, ölen sivillerin görüntülerini yayınlayıp, Dünya kamuoyunda iyice küçük düşürüp, Rusya ve Putin'i şeytanlaştırıp, eknonomik olarak tecrit zamanıydı. En sonunda Ukrayna'ya saldırtma başarısına ulaşıldı.
Trump'da olduğu gibi, Putin'de de CIA ve derin devlet planı mükemmel bir şekilde işedi, işliyor.
Beni en çok şaşırtan, aklımın almadığı; istihbarattan gelen bir insanın, kazanamayacağı savaşa girip, kendi halkına anlatamayacağı askeri ve ekonomik kaybını, uzun süreli işgalin ekonomik maliyetini, orta vadede olumsuz etkilenecek makro ekonomisini, orta vadede kaybedimlerini, sıfırlanacak ülkesinin ve kendi itibarını nasıl düşünüp hesap edemez, nasıl bu kadar öngörüsüz olur.
Hadi baştakini değiştirdin, Ukrayna'da benim bildiğim kaç defa değişti üç beş sene sonra gene değiştirdiğin gibisinin gelmeyeceğinin garantisi ne?
Dışişleri Bakanı Lavrov'un açıklamasını daha doğrusu açıklayamamasını acı bir gülümsemeyle dinliyorum:
ABD, demokrasi diyerek Afganistan'a, Irak'a, Suriye'ye girdi, milyonlarca insan öldürdü, soykırım vardı, demokrasi için geldik falan filan.
Sadece ABD değil, bu ülkelerin hepsine Rusya'da girdi, o da birçok sivil katletti, demokrasiyi, ne ilk, ne de en son öğretecek Rusya ve Amerika'dır onlarda ayrı da, hadi diyelim ki doğru:
Farkında olmadan da olsa kendi ağzınızla itiraf ettiğiniz gibi; kendi yanlışınızı örtmeye çalıştığınız ülkenin yanlışlarıyla; o ülke, size aynı yanlışları yaptırtarak
sizi oyuna getirmiş olmuyor mu?
Sadece Lavrov değil ki bunların hangisi konuşsa; ya kendi yanlışlarını, ya başkasının yanlışlarını; ya da, aynı anda hem kendi hem de başkasının yanlışlarını itiraf ediyorlar.
Tom Cruise, Demi Moore, Jack Nicholson'ın rol aldığı "Birkaç İyi Adam" filmi vardır. Filmde, kibirli ve bol egolu general çok büyük bir suç işler.
O kadar çok egoludur ki mahkemeye bile gelme gereği duymaz. Bir şekilde kandırılıp, ikna edilerek mahkemeye gelmeye razı edilir. General, bol rütbeli ve madalyalı üniformasıyla kendinden emin bir şekilde mahkemeye gelir.
Karşı tarafın Avukatları olan, alt rütbeli Demi Moore; üniformalarındaki alt rütbelerini Nicholson'ın gözüne soka soka sinir edici, egosu ve kibrini zıplatan
sorular sorarlar. Nicholson en sonunda kibir ve egosuna yenilip mahkeme ve jüri önünde delirip, küçümseyici, öfkeli bir ses tonuyla: "Yaptıysam ben yaptım, size mi hesap vereceğim" deme gafletinde bulunur.
Nicholson onlarca yıl ceza yiyerek hesap verir vermesine de, egolu, kibirli, deve misali her tarafı eğri olan bunların, hangisinden hesap, neyin hesabını soracaksın!
İnanın bu kadar ölüm yaşanırken hiç fıkra anlatmak istemiyorum da özür dileyerek, duruma uygun şu fıkrayı anlatmadan geçemeyeceğim.
Temel, radyo dinleye dinleye araba sürerken, kendini karadeniz türkülerine kaptırmış olduğundan olsa gerek otobanda yanlış yöndeki yola girer. Tabiki trafik birbirine girer ortalık karışır. Radyo'da yayın kesilip ortak yayından, Temel'in araba sürdüğü yolun adı söylenerek bir arabanın ters yöne girdiği dikkat edilmesi anonsu verilir. Bunu duyan Temel, kendisine çarpmamak için otobanda dans eden arabalara bakıp;
"biri değil ki hepsi hepsi" diye cevap verir.
Temel etmişken; biri değil ki, Rusya'sı da ABD'side, Dünya'dan büyük beşlisi de, G7'side, Birleşmiş milletleri de birleşememiş milletleri de hepsi de yanlış yolda.
İnsanların ölmediği, savaşsız, barış dolu bir Dünya dileğiyle, sağlık, huzur, saygıyla kalın!