AŞK ÜZERİNE BİR DENEME!
Ömrünün baharındaki genç , yaşlı adama dönerek: "Usta aşık oldum ama mantıklı mı bilmiyorum" der. Usta derin bir nefes alır, maziye dalar, yaşlı gözleriye her bakışında kurşun atar gibi bakar;
" Konu aşksa, mutlaka ama mutlaka mantıksızdır evlat" der.
Aşk; genelde, beyindeki mantık lopunun devre dışı kaldığı, mantıksızlığı mantıklı kılan garip bir kanıksamadır.
Usta, çok sevdiği çırağının çok üzgün ve dalgın görür, yanına çağırır.
"Ne oldu oğlum bir şeymi oldu?" diye sorar. Ustasının yüzüne bakamayan çıraktan ses gelmez. Usta iyice meraklanır. Ustanın ilk aklına gelen çırağının aşık olduğu gelir.
Aşık mısın, diye sorar, hayır cevabını alır. Usta merakla diğer sorulara geçer: "Hasta mısın, para mı kaybettin, bir arkadaşınla kavga mı ettin, anan mı, baban mı
hasta?" Bütün sorabileceği sorup, soru limitini bitirip iyice meraklanan Usta: "Sert ve tedirgin bir sesle, ne oldu o zaman diye sorunca, "aşık oldum usta" cevabını
alır.
İlk soru olmasına rağmen hayır cevabını alan, iyice merak edip, hiddetlenen ustanın, çırağına tepkisini siz beyninizde canlandırın.
Çırak açısından empati yapacak olursak;
Aşk, ilk soru olmasına rağmen varlığını unutturacak kadar garip bir duygu olduğundan, ilk sorunun cevabının doğru olmaması; sizi bilmemde, bence çırak için hafifletici neden.
Okuma yazma öğrenen çocuklardaki yazıya döktükleri ilk duygu da aşktır. Yazıyı öğrenince şu, şunu seviyor diye yazarak öğretmeniye, ismini yazdığı kişi ve onların
ailesiyle başını belaya sokmayı göze alır. Şahsen, okuma yazma öğrenir öğrenmez, bu şekilde sanatsal faaliyette bulunupta benle başını belaya sokan çok öğrencimi hatırlarım.
Aslında, çocuk bunu yaparken, kendi yaşadığı veya yaşamak istediği kendi içindeki duygunun başaktörü olduğu halde figüranlar kullanarak ifade ediyordur.
Aşk, aynı zamanda, çocuk beyinlerde ifade edilirken figüran kullanılacak kadar dolambaçlı masumane bir duygu olduğu gibi; bu duyguya kapılanın yaşı kaç olursa olsun çocuklaşarak yaş çarpıklığı yaşadığı da olabiliyor.
Ferhat, Şirin'e ulaşmak için koskoca dağı delmek için yıllarca uğraşmış.
Peki, Ferhat'ın deldiği dağın adını bilen var mı?
Yok mu?
Ben de bilmiyorum!
Eminim ki, Ferhat'a sorsanız Ferhat'ta bilmez.
Aşk, yıllarca delmek için uğraştırıp, deldiği dağın adını unutturacak kadar esas amaca güdülendirip, yaptığı işin merkezinin ismini hafızadan sildirecek kadar etkilidir.
Peki, bütün aşklar aynı mı
Bedevi çöl ortasında namaz kılıyormuş, Leyla'nın aşkından burnunun ucunu göremeyecek kadar avare avare gezen Mecnun, namaz kılan bedevinin önünden geçer. Bedevi hemen namazı bırakır, Mecnun'un yakasına yapışır: "Görmüyor musun be adam önümden geçtin namazımı bozdun!" diyerek tüm haklılık edasıyla haykırır.
Mecnun, Leyla'nın aşkının verdiği salaklığın ve farkında olmadan işlediği suçun tepkisinin şokunu yendikten sonra: "Ben Leyla'nın aşkından etrafımı göremiyorum, ama sen namaz kılarken beni görebiliyorsun; demek ki benim Leyla'ya duyduğum aşk senin Allah'a duyduğun aşktan fazla." Bunu duyan bedevi ister istemez hak verir hiçbirşey diyemez.
Örneklerim, aşk kadın erkek arasındaki bağ olarak anlaşılsa; örneklerim de bu yönde olsa da, aşk sadece kadın erkeğin bağından ibaret değildir.
Örneklerimin bu yönde olması ise; her birimizin başından bu tür bir duygu geçmiş olduğunu tahmin ettiğimden kaynaklıdır.
Bir düşünür: "Bir insan kendinden çok nasıl başkasını sever." der.
Sever, kardeşim sever. Sever de aşıkta olur!
Bir anenin evladına; bir kulun Tanrı'sına duyduğu, bir askerin vatanına duyduğu, sanatçının sanatına duyduğu aşk ta, aşktır; sevgi de sevgidir.
Artık, aşk denilince neye karşı duyduğunuz aşkı anlıyorsanız!
Robin Sharma'nın, "Ferrarisini Satan Bilge" kitabında anlatır: Keşişler sabah erkenden kalkıp, uzun bir yoldan sonra göl kenarına gelirler. Orada bir gül bulup, gülün ortasındaki merkezine gözlerini kırpmadan saatlerce bakarlar.
Aslında yaptıkları o güzelliğin özüne girip, manevi olarak kaybolmaktır.
Başka bir deyişle kendini unutup, güzellikteki özün maneviyatında kaybolup o güzellikle homojenleşmedir.
Bu homojenliğinin boyutu ise;
Neye, ne kadar aşk duyduğunuz, öncelik sıralamanızla, nelerden vazgeçebildiğiniz, aşk için neyi nekadar uygulayabildiğinizle alakalıdır.
Neye, aşk, sevgi duyarsak duyalım, Yunus Emre'nin dediği gibi;
Gelin tanış olalım,
İşin kolay tutalım,
SEVELİM SEVİLELİM
BU DÜNYA KİMSEYE KALMAZ
Sağlık, huzur, saygıyla kalın!