Türkiyəli jurnalist Həsən Barının Axar.az üçün qələmə aldığı Quranı yandırmağa icazə verən “demokratiya”: Azadlıq, yoxsa azğınlıq?” yazısını orijinalda təqdim edirik:
Danimarkalı aşırı sağ görüşü benimsemiş bir siyasi parti olan Stram Kurs’un lideri olan Rasmus Paludan, İsveç’te Türkiye Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim’i yakacağını açıkladı ve 21 Ocak Cumartesi günü de bu eylemini gerçekleştirdi.
Bunu bir Türk camisinin önünde gerçekleştireceğini açıkladı ve gene yaktı.
Dikkat edin ne zaman nerede bu terbiyesizliği yapacağını söylüyor İsveç Devletinin aldığı hiçbir önlem yok ve yapıyor!
Baktı birşey olmuyor bunu birkaç defa daha yaptı.
Son yaptığı çok daha fazla ses getirip videoları yayınlınca tehditler yemeye başladı. Bildiğim kadarıyla da; şimdi, kapısının önünde polis eşliğinde evinde can korkusu tehlikesiyle uzun bir istirahatte!
Ne dinimize, ne de edebimize, töremize göre böyle birşey yapılması değil yapmak düşünülemez bile!
Hatta benim burada bunun yapılamayacağını ispat için örneklendirmeler yapmam bile edebe, töreye saygısızlıktır.
9 Eylül 1922'de İzmir işgalden kurtarılır. Atatürk, 10 Eylül 1922'de Karşıyaka'da kendine tahsis edilen İplikçizade Köşkü'ne gelir. İnsanları gülümseyerek selamlarken, önünde yere sarılmış yüzbinlerce askerinin Şehit olmasına yol açan ülkenin bayrağının yere serilmiş olduğunu görünce suratı asılır.
"Niye Yunan Bayrağı'nı yere serdiniz" diye sorar.
"Efendim, Yunan Kralı Konstantin bu köşke gelmiş, önüne Bayrağımız serilmiş o da basarak geçmişti". Buram buram haklı da sayılabilecek intikam ve kıyas kokan cevabı alınca;
"Bayrak bir milletin onurudur. Ne olursa olsun yerlere serilemez ve çiğnenemez" diyerek Türk'ün edebini özetleyen tarihi bir cevap verir.
Bayrağı serenler Konstantin'de gördükleri görüntünün aynısını Atatürk'te de görme konusunda ısrarcıdır.
İntikam hırsının verdiği cesaretle, son bir çırrpınışla dökülen kelimelerle;
"Ama Yunan Kralı yaptı!" deselerde, "Yunan Kralı yanlış yapmış" der ve istemeyerekte olsa bayrak yerden kalkar.
Artık o tok, kesin son cümleden sonra;
Sadece, tertemiz mermerlerin ortaya çıktığı koridorda mağrur adımlarla yürüyen kararlı askerin adımlarının sesi vardır.
Zaten, Büyük Taaruz esnasındaki muharebe sonrasında savaş meydanında yere düşen Yunan bayrağını görünce, "kaldırın bayragı" diyen bir komutandan başka bir davranış beklenemezdi.
Yunanistan, Dünya medeniyetinin borçlu olunduğuna inanılan ülke ve Kralının yaptığı!
Diğer yanda ise Türk'ün edebi, düşmanın değerlerine onuruna bile saygısı!
Aşırı uç çevreler tarafından bile herhangi bir ülkenin Bayrağına saygısızlık yapıldığına rastlamadım.
Bundan sonra böyle bir terbiyesizlik yapılacak olursa şimdiden söylüyorum:
"Yanlış, ayıp, terbiyesizlik, densizliktir."
Büyük Taaruz sonrası, Yunan Komutanı Trikopis, Murat Dağı yakınlarında Kütahya-Çalköy'de yakalanır.
İsmet İnönü'nun karşısına çıkarılır.
İsmet İnönü, Trikopis'i teskin ettikten sonra, yanında yakalanan generallerle beraber Atatürk'ün karşısına çıkarır.
Gazi Paşa, esir generalleri ayakta karşılayıp birer çay ikram ettikten sonra Trikopis'e sorar: “Bu iş nasıl oldu?” Trikopis başını önüne eğer, sessiz kalır.
Düşman komutanının karşısında ezildiğini gören Mustafa Kemal, onu rahatlatmak amaçlı: “Üzerinize düşen vazifeyi yerine getirdiğiniz için rahat olunuz. Artık bizim misafirimizsiniz. En büyük komutanlar için de esirlik mukadder olabilir”, der.
Trikopis kısa süre sonra; "Ben sizi yaşlı biliyordum, şaşırdım, çok gençmişsiniz Sayın General" diyecek kadar rahattır.
Atatürk'ün bu derece saygı duyduğu misafir ettiği Aynı Trikopis, Yunanistan'a teslim edilince Yunanistan'da idam edilir.
Bir taraf, demokraside üst düzey bilinen ülkeler; bir tarafta ise demokrasi acizi bilinen, Türk insanı Türkiye!
Günümüzde Demokrasinin adı edepsizlik, saygısızlık olmuş.
Bize canı sıkılan, bizle baş edemeyip boyun eğdiremeyenler; ya Kitabımızı, ya Bayrağımızı ya da Devlet büyüğümüzün ya kuklasını, resmini yakıp yırtıyor.
Ancak kendi bayrağına devlet büyüğüne duyduğu saygı kadar; başkasının ülkesine bayrağına, devlet büyüğüne saygı gösterir.
Bir insan başkasının bayrağına, kendi devlet başkanına bu derece saygısızlık yapmayacak kadar kendi bayrağına, kendi devlet başkanına saygısına gösterdiği gibi; aynı zamanda sözde eylemi yapanın, kendisininin kendine biçtiĝi değeri de gösterir.
O toplumdaki bu sozde eylemlere goaterilen tepki ise; o toplumun kendinin genelinin, o topluma verdiği değerini de ifade eder.
Kutsallara, değer yargılarına saygı açısından çok yüksekte olduğumuzdan;
Bu sözde, basit, acziyet ifade eden eylemleri yaparak alçalanlar; bizim de böyle alçalmamızı çok bekleyecekler!
Sağlık, huzur, saygıyla kalın!