AZERBAYCAN SEFİRLİĞİ'NE SALDIRI İLE İLGİLİ DELİ SORULAR!
Yazıma başlarken öncelikle Tarhan'daki Azerbaycan Konsolosluğu'ndaki saldırıda Şehit Düşen Üsteğmen Orhan Askerov'a Allah'tan rahmet, akrabalarına Azerbaycan Halkı ve Türk Milleti' ne başsağlığı diler; bu saldırıyı şiddetle kınarım
Viyana Sözleşmesi'ndeki Uluslararası Hukuka göre, bir ülkeye ait elçilik binaları o ülkenin toprağı sayılır. Dolayısıyla elçiliğe yapılacak saldırı, ülke toprağına yapılmış olur.
Saldırı yaşanır yaşanmaz, saldırı ile ilgili görüntüler bana ulaştı, defalarca seyrettim, Azerbaycanlı birçok dostla bu konuyu etüt ettik. Hatta dün akşam Mustafa Gürbüz'ün konuğu oldum. Bugüne kadar, birden çok önemli bir konunun atlandığını ve benim de atladığımı farkettim.
Çok bekletmeden konuya buradan gireceğim.
İnternette de yayılan görüntüyü kafamızda canlandıralım.
Bizim diplomatlar arabalarıyla elçilik önüne gelip, birkaç metre kadar mesafede olan kapıya gidip bina kapısını kapatınca, terörist arabasıyla gelip, diplomatların arabasına çarpıyor.
Şimdi, burada sorup şu soruyu soralım:
Terörist, elçilik görevlilerinin gelmesini bekliyor muydu?
Aslında cevabı belli bir soru.
Görevliler gelir gelmez, terörist de geldiğine göre bekliyordu ve demek ki geliş saatini de biliyordu. Kaldı ki teröristin olay yeri yakınlarında beklediği konusunda bilgilerimiz var.
Bu cevaptan şu çıkar:
Terörist, veya teröristin eline silah verenler, önceden defalarca inceleme yapmışlar ve saldırı zamanını plânlamışlardı.
Bu konuda aynı fikirdeysek devam edelim.
Teröristi, Tahran'ın başka elçiliklerinin de bulunduğu sokakta, sabah sabah arabasının içinde bekliyor. Kameradan gördüğüm arabalarının içi bomboş bu teröristin arabasında insan var. Bu kadar kritik bir sokakta elçilik önünde bekleyenin ve diğer elviliklerde bekleyen İran elçilik nöbetçi polislerin niye dikkatini çekmiyor.
Bu zaafiyetin bahanesi olmaz, bu yüzden elçilik önünde bekleyen poliste, diğer elçiliklerin onunde bekleyen polislerde zanlıdır.
Sadece o değil, diğer sertliklerin önünde bekleyen polisler de zanlı.
Sefirligin kapısının yakınlarında bekleyen
Terörist, diplomatların arabasının geldiği yönden, bu kısma dikkat edelim, geldiği yönden gelip, diplomatlar Sefirlige gelip arabadan iner inmez arabasıyla gelip diplomatların arabasına çarpıyor.
Amaç burada sadece terörist eylem yapmaksa arabaya veya arabanın geçeceğı yere bir sekilde bomba konur sabitken veya yoldan geçerken bomba patlatılabilirdi.
Mutlaka bunu bir kişi yapacak ve elindeki otomatik silahla yapacaksa; araba önünden geçerken elindeki silahla bunu yapamaz mıydı, veya evin birisine saklanıp uzun menzilli bir silahla saldırı düzenleyemez miydi?
Hem kaçması, kaybolması daha kolay olmaz mıydı?
Hem, eylemler en yüksek kademeye yailirsa daha etkili olmaz mı ki binada Sefir var. Elçilik korumalarina değil de, yalnız olduğu zaman kollanıp Sefir'e uygulanmaz mıydı, bu şekilde daha fazla ses getirmez miydi?
Demek ki, amaç, tek başına bir terörist eylem de değildi!
Amaç, suikast te değil!
Tekrar görüntülere dönelim:
Bu terörist eylemi gerçekleştiren kişi, elçilik görevlileri, elçilik binasına gelir gelmez, gürültüye tepki verip "ne oluyor" diye kapıyı açılacağını, asker kökenli görevlilerin hemen sesin geldiği yöne tepki vereceğini bildiğinden, hızla arabaya çarpıp, kapı açılıncaya kadar hızla kapıya yöneliyor.( Bu da eğitim aldığını, daha önce de yapılacaklarının defalarca tatbikatının yapıldığını, yaptırıldığını gösterir.)
Devam edelim, adam hızlı bir şekilde gelip açılan kapıya yükleniyor Neden bu kadar acele ediyor. Bu saldırıyı, daha ilerleyen saatlerde de yapabilirdi. Neden erken saatte, neden elçilik görevlileri gelir gelmez?
Çünkü, elçilik görevlilerinin elçilik binasına girinceye kadar silahsız olduğunu, silahlarını içerde alacaklarını biliyor.
Dikkat edin saldırı esnasında güvenlik görevlilerinin silahsız olduğunu bildiğinden, korumalar silahlanmadan bu eylemi yapmak zorunda!
Aynı zamanda, arabasıyla sefirlik arabasına çarpıp hızla Sefirliğe yönelirken, giristeki İran polisine; Sen bizdensin, senle işim yok der gibi işaret etmesi de manidar.
Peki silah olma ihtimaline karşı, girişteki İran polisine ateş etmesi de gerekmez miydi?
Elçilik önünde bekleyen İran polisinin de silahının olmadığını da biliyor.
(Bu ince istihbari bilgiler de ona verilmişti.)
Başka bir soru:
Bir terörist, içi dışı kameralarla dolu kabak gibi görüleceği; kimliğinin tespit edileceği yere niye dal gündüz bu saldırıyı gerçekleştirsin?
Öncelikle teröristin görünmemek, ifşa olmamak gibi bir derdi yoktu, hatta plan gereği görülmek ifşa olmak gibi bir derdi vardı.
Esas sebep ise, verilecek siyasi mesaj gereği: "Bak istersek göz göre göre toprağınıza gireriz, ayağınızı denk almazsanız daha neler yaparız, inanmazsanız aha seyredin ve bizden korkun" mesajı verilecekti, verildi de.
Aynı zamanda, bak görün, şu yapmış bundan kaynaklı yapmış diye Iran'a yalan yanlış açıklama ve zamana yayarak olayı unutturma fırsatı verecekti.
Peki;
Sefirlik içinde ki saldırıda, saldırı planlayıcıları tarafından neler hesaplandı:
1- Terörist, Sefirlikteki herkesi Şehit edecek, İran güvenlik görevlileri de teröristi öldürecek, bakın intikamını aldık denilecek dava kapatılacak ve olay zamana yayılarak unutturulacaktı.
2- Terörist, Sefirlik Güvenlik Görevlileri'ni Şehit edecek, Sefir'i rehin alacak, İran güvenlik görevlileri de teröristi öldürecek, Şehitler yokmuş gibi İran güvenlik görevlileri kahramanlaştırılacak, teröristi de öldürecek cezasını verdik algısı şırigalanarak olay unutturulacaktı.
3- Azerbaycan Sefirlik Görevlileri'nce terörist öldürülecek. (Öyle ya kalaşnikofla gelen adama tabiki silahla karşılık verilecek, öyle ya mermi atana leblebi atılmaz dı)
Esas önemli olan, verilecek siyasi mesaj gereği, teröristin Azerbaycan Sefirliği'nin içine girmesiydi.
Esas planlanan üç madde gerçekleşmesi düsünülen bu yüksek beklentiler olmadı. Olayı planlayanların istemediği şey oldu. Terörist sağ yakalandı.
Bunun için de ayrıca, teröriste ezberletilmiş, öğretilmiş ayrı bir plan vardı:
Terörist, bu eylemi kişisel ve ruhsal sebeplerden dolayı gerçekleştirdiğini, İran kurumlarıyla ve bir örgütle hiçbir bağlantısı olmadığını söyleyecek, işi bireyselliğe dökecekti.
Öyle de oldu!
Neymiş efendim, adam çiftçiymiş, karısından ne zamandır ayrıymış, karısının da Azerbaycan Sefirli'ğinde saklandığına inanıyormuş falan filan!
Kim inanır lan buna!
Hadi diyelim ki doğru:
Eline av tüfeği alan adama üç gün de; almayan insana bir hafta da kaleşnikof kullanmasını; traktör kullanmasını bilene ise ( çiftçi olduğuna gore mutlaka kullanmasını biliyordur) üç günde araba sürmesini öğretirsin.
Peki, "ne çabuk adamı tetkiklerden geçirip ruhsal sıkıntısı olduğunu anladınız" derler adama, bunu deyince de önceden raporu varmış gibi bir cevapla gelinirse:
"Adamın ruhsal problemleri varmış, aha da raporu" demek için terörist eylem için ruhsal sıkıntıları olan bu adamı seçtiğiniz akla gelir.
Karısı orada diye gelmişse, terörist hızlıca gelip langadak Sefirlik arabasına çarpıp, elinde kalaşnikofla elçilik kapısını omuzlayıp ateş etmeye başlıyor.
Yani, karım burada mı, karımı verin gibi birşey soru sormayı bırakın, ağzını açmıyor.
"Ruhsal sıkıntısı olan karısını bulamayan her adam kalaşnikofla elçiliğe mi dalıyor?" gibi salakça bir soru sormayacağım.
Ama siz sordu sayın.
Ve gene, Şeytan ne kadar dürtse de;
"Sefirlikte, karına ne yapıyorlardı?" diye bir soru daha aklıma geliyor terbiyem gereği bunu hiç soramam ve sormadı sayın.
Peki, bu tetiği çekenin arkasındaki kim?
İnce ince ayrıntısıyla Türkiye ve Azerbaycan'a derin mesajlar içeren bu saldırı, arkasında devlet veya devletlerin olduğu, istihbarat ortaklı, planlı programlı terör örgütü işine benziyor.
Ilk duyduğumda da Asalavari bir eylem dedim, gene aynısını diyorum. Arkasında şu devlet bu devlet var denilebilir ama ben;
İran istihbaratının olaydan haberi vardı Bu yüzden de saldırıya ortak olan diğer devletler bir tarafa, esas sorumluyu ifade olayın esas zanlısı İran İstihbaratı ve dolayısıyla da İran Devleti diyorum.
Doksan milyon büyüklükte ve istihbaratıyla övünen İran'ın ishbaratınin bu saldırıdan haber almaması mümkün değil, haber alıp önlem almıyorsa ki o önlem sokak giriş çıkışına iki polis koyup giriş çıkışı kontrol etmek, Sefirlik önüne bir kaç polis fazla yerleştirmekten ibaretse ve bunu yapmıyorsa İran Istihbaratı direk işin içinde.
İran istihbaratının haberi yoktu diye düşünelim:
Koskoca istihbaratın haberi olmaması daha büyük ayıp, zaafiyet. bence de bilmemesi mümkün değil.
Hele hele, on gün önce sosyal medyada yayınlanmaya başlayan Azerbaycan Sefirliği'ne şöyle böyle yapacağız diye kişi görüntülerinin olduğunu seyredenlere bunu hiç inandıramazsınız.
İran'ın üzüntü mesajları, timsah gözyaşları bizi kandıramaz. Ağlayacaksak biz ağlarız, bağrımıza basacaksak biz basarız, üzüleceksek biz üzülürüz.
Şehit bizim Şehidimiz; Evlât bizim evladımız.
Aslında bu yazımda saldırının sebeplerini de yazacaktım ama yazı baya uzun oldu. Diğer yazımda inşallah!
Vatan Sağolsun!