Hasan Barın
Ben köyden ayrıldım, yıllardır Türkiye'nin değişik yerlerinde bulundum; Özgür (Maltaş) Almanya'ya taşındı. Neredeyse Özgür'le yirmi senedir görüşemeyiz.
Geçenlerde köyde bir düğünde karşılaştık. Sarıldık, ayak üstü muhabbetten sonra kahvenin bahçesine gidip muhabbetimize orada devam etmeye karar verdik.
Daha dün berabermişiz gibi, işten güçten başlayan tatlı samimi muhabbetten sonra, beni takip ettiğinden olsa gerek, konu benim olduğum yerde genelde konu başlığı olan tarihsel, milli konulara gelmesi uzun zaman almadı.
Abi sana bir şey anlatacağım ve bunu yazılarında da kullanabilirsin dedi ve başladı anlatmaya:
Biz, Almanya'da, Alman kurumlarına gittiğimizde bir işi aynı yerde hallediyoruz ama Türk Konsolosluğuna gittiğimiz de, yazıyı yazan başkası, imzayı atan başkası,mühürü basan başkası. Bizim Türk'ün biri sormuş: "Alman kurumlarındaki gibi niye burada da bütün işleri bir kişi yapmıyor?" Bunu duyan görevli soran kişiye verdiği cevap gayet manidar: "Biz burada üç işi de bir kişiye yaptırırsak, mührü teslim edersek, burada devlet kurmaya kalkar, başımıza iş alırız"
Tarihsel gerçekleri düşünüp, üç kişinin bir araya geldiğinde devlet kuran, Dünya'nın başına bela olan manyak bir millet olduğumuz aklıma gelince
konsolosluktaki görevliye hak verip ağız dolusu güldüm.
Gülme faslını bitirip normale dönünce "İyi de Özgür ben ve ben gibiler devletle hükümet arasındaki farkı anlatamadık ki, buradaki olaydaki anlamın yoğunluğunu; gizli anlamını parti gözlüğü ile gören ben gibileride böyle göremk isteyenlere nasıl anlatacağız."
Ama gene de,
Aradaki farkı anlatmak amaçlı gene de şansımı bir defa daha deneyeceğim.
Devlet bakidir ve baki olması için süresiz kurulur. Hükümet ise devletin kurumlarının ve politikalarının işlemesi için, belirli bir süreliğine
devlete yardımcı olmak için kurulur.
Rakamsal olarak ifade etmek gerekirse; 1923'te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş, neredeyse yüz yıldır tek bir devlet var. Ama, yüz yıldır tek devlet
olan Türkiye Cumhuriyeti'nin içinde altmış altı tane hükümet kurulmuş.
Millet olarak, devletin kıymetini bilen, tarihin her devrinde devlet kurarak, devletsiz kalmamış bir milletiz. Tarihte bu kadar çok devlet kuran başka bir
millet daha yoktur. Tarihçiler, on yedi büyük devlet kurduğumuzu söyler; bazı tarihçiler ise bunun on yedi değil, otuz yedi olduğunu söyler.
Devasa bir örgütlenmeyi, devlet kurma kabiliyetini şu şekilde rakamlandırısak daha doğru olur diye düşünüyorum:
On beş imparatorluk,
Otuz sekiz devlet,
Otuz iki beylik,
Otuz dört hanlık,
Dört atabeylik
On Cumhuriyet
Önemli not: Unutulan, bazılarında faal çalıştığım sürgünde kurulan devletler bu rakama dahil değildir.
Tarihimize baktığımızda devlete bağlılığımız vardır. Devlete ihanet, hem adli hem de toplumsal suç gerektiren ağır suçtur. Devletin başına gelen
güzelliklerle gurur duyarız ama kimden, nereden, nasıl gelmiş olursa olsun devletin başına gelen olumsuzluklardan dolayı sevinilez. Bunun böyle olmasında ise
devletsiz kalmanın tarihten alınan ağır dersleri vardır.
Devlet denilen soyut kavramı; insanlar birbirlerine bağlılıklarıyla, devletin kurumlarıyla devletçiliği ön plana çıkararak somut hale getirir.
Aksi halde ne mi olur? Bakıverin Osmanlı'nın Ankara Savaşı sonrası haline, Kurtuluş Savaşı öncesine.
Ben uzak tarihe bakıp kafa yoramam mı diyorsunuz?
Tamam o zaman yakın tarihte Ortadoğu'da olanlar ve Ortadoğu'nun haline bir bakın!
Beynimi, evimin sıcacık odasından dışarı çıkarıp ta uzaklara, Ortadoğuya kadar götürmem mi diyorsunuz?
Ona da peki, sıcacık evimiz de, koltuğunuza uzanıp Iraklı Milletvekilinin başından geçen şu olayı okuyalım o zaman:
Bağdat, ABD tarafından işgal edilmişti, evime giderken ABD'li askerler önümü kesti. Güvenli bölge geçemezsin dedi. Dedim ki evim burada, ben de vekilim, her
gün gider gelirim izin verin geçeyim. Asker çemkirdi, Irak Cumhurbaşkanı olsan da geçemezsin, deyince yapacak bir şey var mı diye sordum.
Üst araması yapacağız, ama ben yorgunum köpek arasın deyince, çok sinirlendim ama sinirimi belli etmemeye çalışarak, tamam köpek arasın dedim. Ben bu aşağılanmanın
biteceğini düşünürken askerden gelen cevapla iyice ezildim: "Köpek şimdi uyuyor, bekle uyansın seni arasın sonra geçersin"
Devletinin, vatanın değerini bil, bilmezsen:
Nereye pisleyeceğini dahi akıl edemeyn, bitli, uyuşuk Amerikan köpeğininin rahatı kadar kıymetiniz olmaz!
Bilmem bu örnekten sonra başka, örneğe, yazıyı daha fazla uzatmaya gerek var mı!
Sağlık, huzur, saygıyla kalın!