Hasan Barın [email protected]
Öncelikle Azerbaycan'ımızın Zafer Bayramı'nı kutlar, Türk Milleti'nin hep böyle zaferler, mutluluklar yaşamasını dilerim.
Bizi böyle mutlu günü kutlamamıza sebep olan Gazi ve Şehitlerimize ithafen:
Cepheye giden bir askerimiz yanık sesiyle söylüyordu:
Ay anam ağlama, benim yüreğimi dağlama, verirem söz gelecem ben. Diyorsun nicesi gitti gelmedi,
Bilirim, söz geleceğim ben!
Kimisi sağ selamet gelip “sırtımda eve gireceksin” diyen babasının sırtında evine girdi. Başka bir gazimizi annesi evin girişinde evladının ayaklarını öperek karşıladı. Bazı askerlerimiz uzuvlarını kaybetmişti; gözlerini kaybeden gazimiz de, “gözlerin olurum yavrum ”diyen babası tarafından karşılandı.
Bu tür sevinç ve hüznün birbirine karıştığı binlerce olaylar, olayların içinde ayrı ayrı olaylar.
Bizim de çok iyi bildiğimiz bir Azerbaycan Mahnisi’nde; “ölüm Allah’ın emri de, ayrılık olmasaydı”
Kutsal bir ölümde olsa, savaşın tabiatı gereği olsa gerek, ölümde oldu ayrılık!
Son Karabağ Savaşı’ndaki şehit resmi sayıları da açıklandı.
2783 şehit Yiğit, 2783 yiğitin her birerinde kaç tane şüheda pınarı.
Her bireri birer evlat; çoğunluğu baba, eş…
Vatanları için, eşlerinden, çocuklarından, ailelerinden, gençliklerinden vazgeçtiler.
Vatan, üç renkli hilalli bayrak uğruna ne güneşler battı!
Şehit eşinin ünüformasını giyen şehit eşi, eşinin bayrağa sarılmış tabutunu omuzlarına almış, en önde, mağrur, gururlu şekilde taşıyordu. Başka bir resimde de aynı olay yaşanıyor. Sadece farkı, bayrağa sarılı tabutu en önde gururla taşıyan şehit eşi değil, şehit annesi!
Başka bir görüntüde ise; biri kız, biri oğlan iki şehit evladı, babaları gömülürken mezara hızlı hızlı döken kişilere, üstüne dökülen toprağın babalarının canını yatıığını düşünerek iki hıçkırık arasında; “yavaş yavaş döksünler, yavaş yavaş dökün!” diye bağırıyorlar.
Yaşayan yürek dayanmaz. Anlatması dile, kaleme kolay!
Bana kolay!
Ama söz verdikleri gibi döndüler; kimisi bayrağa sarılı tabut içinde, kimisi bir veya birden fazla organını feda ederek, kimisi sağ selamet! Ama döndüler!
Hiçbirisi de boş gelmediler, tabutlarında, asker çantalarında zaferi bizlere hediye olarak getirdiler.
Dün Azerbaycan’da Zafer Bayramı olarak kutlandı. Kutlamalara, 2783 şehidimize, Türkiye, üzülmeyin, kardeş ülkende onların yerini dolduracak 2783’ler çok dercesine 2783 asker, şehit kardeşi gönderdi.
Türkiye’min yaptığı bu davranış bana, Dedem Korkut’un şu sözünü hatırlattı: “Oğuz’un ne şehidi biter; ne yiğidi!”
Benim anlamadığım, yaşanılanlar böyleyken, zeferi küçümser, o kadar eziyeti küçümser tarzda, hatta Türkiye’nin törenlere asker göndermesini bile garipser tarzda, kendi reklamlarını yapmak istercesine ifadelerle, şehit kanının, bu kadar acının önüne geçip yapılanları bir kenara bırakıp, eksik ve yapılamayanlar üzerinden siyaset aparmanın anlamı ne!
Allah’tan zafer kazanıldı, başarısız olunmadı, her savaş kazanılacağız diye girilmez ki. Ya kaybedilse ne olacaktı. Peki Ermenistan ne yapsın!
Bu şekilde davranmaya kendilerine hak görenlere ağır cevap vermek isterim, de bu yazımda da sert olmamaya çalışarak, şu hikayeyle cevap vereyim:
Mecnun, Leylanın aşkından divane bir şekilde burnunun ucunu görmekten aciz bir şekilde yalpalaya yalpalaya çölde gezerken çölün ortasında namaz kılan bedevinin farkında olmadan önünden geçmiş.
Bunu gören bedevi, hemen namazı bırakıp, bir solukta koşarak Mecnun’un yakasına yapışarak; “görmüyor musun be adam namaz kılıyordum, önümden geçip namazımı bozdun” diye haykırmış. Mecnun, farketmediği bedevinin elleri yakasında karşısında bittiğini gördüğünde belirli bir süre şaşkınlık yaşayıp olayı anladıktan sonra; “Ben Leyla’ya aşkım o kadar büyük ki burnumun ucunu bile göremiyorum, seni de görmedim, ama senin Allah aşkın benim aşkımdan daha az ki sen uzaktaki beni namaz kılarken bile görebildin”
Aşk farkı!
Arif olan anlar!
Arif olmayan da anlasın!
AZERBAYCAN ZAFERİN MÜBAREQ, XAYIR!
Yazımın sonuna, tekrardan;
Bize böyle güzel günü kutlamamıza sebep olan Şehitlerimizi Allah'tan rahmet niyaz ediyor, nur yüzlü Gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Sağlık, huzur, her daim zaferle kalın